Hızlı değişim karşısında aynı kalmamak ve aynılaşmamak için kendimizi, kurumumuzu, ürünlerimizi, hizmetlerimizi, sistemlerimizi vb. yenilemeye ihtiyacımız var.
Bunun için de tüm yaşamımıza daha yaratıcı bakmaya!
İnsanların yaşamlarına daha yaratıcı bakabilmesi için, yaratıcılığın ve yaratıcı düşünmenin ne olduğunu ve bazı temel yaratıcı düşünme tekniklerini bilmesi gerekir. Aslında bu, yaratıcı diye bildiğimiz kişlerin ya da toplulukların bilerek ya da bilmeyerek uyguladığı teknikleri bilmekle ilişkilidir.
Yaratıcı yaşam için yaratıcı drama atölyesinde 3 gün boyunca, yaşama daha yaratıcı bakmayı deneyimliyoruz.
Her şeyin başladığı bir yer varsa eğer, o başlangıç noktasının sınırları konfor alanımızın hemen dışında bir yerde başlıyor.
Her şey bir adıma bakıyor haliyle, ama basit bir adıma değil. Konfor alanının dışına doğru atılmış, bazen zor ve zorlayıcı bir adıma. Ve o adımı atarken daha sormaya başlıyoruz «acaba» diye. Sormaya ve sorgulamaya devam ediyoruz. Çünkü insanlık sorarak ve sorgulayarak ilerliyor…
Her şeyin bu kadar hızlı aktığı, değişimin çok hızlı olduğu bu dünyada belki de bir konfor alanımız hiç olmamalı. Ne dersiniz?
Eleştirel Düşünme atölyemiz bu soruya «evet» diyenler için.
Çelişkiler ilerletir. Elbette ilerlemek isteyeni….
Yaratıcı dramada küçük yaşantı deneyimleri yaşarız. İçine girdiğimiz dramatik durumların canlandırılması öğrenmeyi sağlar. Yani yaşarken öğreniriz.
Sözün kısası bu atölyede strese girer, olumlu sonuçlarla çıkarız.
Hep peşinde geçecek ömrümüz ve hep peşimizde olacak zaman.
Gün 24 değil 48 saat olsaydı peki? Yeter miydi?
«Herkesin işi acil kardeşim, geç sıraya!» diyen bir görevli karşısındaymış gibi boynu bükük hissettiğiniz oluyor mu kendiniz?
Beş parmağınızda beş işi aynı anda yapmak mı marifet?
Yaratıcı çözümleri yaşamın bir parçası haline getirmek için çemberin içine giriyoruz bu atölyede…
Bir şeyin adını koymazsak, o şeyi yok sayabiliyor muyuz? Mesela, kuşaklar arasındaki farklılıklara dair kafa yormayınca, çatışma ortadan kalkıyor mu?
Peki bir şeyin adını yeni koymak, o şeyi yeni yapar mı? Mesela, kuşak çatışmaları çağımızın bir musibeti mi yoksa binlerce yıllık insan sosyolojisinin tezahürü mü?
Yeni kuşakları kazanamayan kurumlar, geleceklerini riske atıyor. Eski kuşakları kaybedenler ise birikimlerini…
O halde her yaştan çalışanın birlikte büyümesi için daha yaratıcı çözümlere ihtiyacımız var!
İnsan dünyayı değiştirerek anlar, anlayarak değiştirir.
Değişim, bir deneyimdir. Liderlik ise deneyimlerin toplamından biraz daha fazlasıdır. Liderlik değişme ve değiştirme iradesidir!
Dolayısıyla yaratıcılık yoksa, liderlik de yoktur.
Yaratıcılık, yapmaksa, lider yaparak, yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenir.
Biz de bu atölyede tam olarak bunu yapıyoruz. Deneyimliyoruz! Liderliği…
İşi mi bilmek önemli iletişimi mi? Çalışmalar hep aynı şeyi söylüyor, işi yönetecek birini bulmak her zaman mümkün, önemli olan ilişkileri yönetebilecek birini bulabilmek.
Müşteriyi elde tutmak, yeni müşteri bulmak, bir projeyi sonlandırmak, yeni projeye heyecanla başlamak, mutlu bir ofis ortamında olmak, işe heyecanla gelmek… İşte bunlar hep iletişim ve ilişki yönetimi!
Ufacık yaratıcı bir dokunuş bile bütün ilişkiyi ve iletişimi baştan aşağı değiştirir her zaman.
Bu atölye yaratıcı dokunuşları çoğaltmak için tasarlandı!
Karşımıza çıkan problemler, ilerlemenin, ilerleme çabasının sonucudur. İlerlemiyorsanız problem yok!
Ya da şöyle söyleyelim, insan problem çözerek ilerler, ilerledikçe yeni problemlerle karşılaşır. O halde karşılaştığımız sorunlara birer engel olarak değil, basamak olarak bakmak bile başlı başına bir hayli değerli.
Çok büyük görünen pek çok problemin çözümü o kadar da büyük değildir ama o problemi çözmenin önemi ve etkisi büyüktür.
Çözüm, yaratıcılıktır. Yaratıcılık da çözüm…
Konfüçyüs der ki;
«Bende bir elma var sende bir elma var. Ben sana bir elma verdim, sen bana bir elma verdin; sende bir elma oldu bende de bir elma oldu; bir şey değişmedi. Sende bir bilgi var bende bir bilgi var. Sen bana bir bilgi verdin, ben sana bir bilgi verdim; sende iki bilgi oldu bende iki bilgi oldu. Yani çok şey değişti.»
Bu atölyede bütün elmaları bir bilgi ile birleşitirip çoğaltıyoruz. Ortaya yaratıcı bir takım çıkıyor. Sonra bütün takım bir araya gelip hep beraber elmaları afiyetle yiyoruz.
Fikre ne mi oluyor? Ekip çoktan hayata geçirdi onu…
Gün içinde onlarca fikir gelip geçer aklımızdan. Bunların bazılarını fark etmez, fark ettiklerimizin çoğunu hatırlamayız bile.
Farklı, orijinal, yenilikçi, yaratıcı, iyi fikirler başlangıçta kabul edilmez genellikle. Hatta bazı örneklerde görüldüğü gibi, yok edilmeye çalışılır.
O halde fikir kadar onun insanlara anlatılmasının da yaratıcı olması gerekiyor.
Fikriniz varsa, bu atölye de onu yaratıcı bir şekilde sunmak için var.
«Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.»
Hazırlanmış harika bir rapor, geliştirilmiş çok önemli bir proje, özenle ve özel olarak tasarlanmış bir ürün, yaratıcı ve yenilikçi bir fikir vb. sadece karşınızdakine etkili bir şekilde sunulamadığı için çöpe gidiyorsa, sunumlarınıza yeniden yaratıcı bir gözle bakma zamanınız gelmiş demektir.
Sunumunuza yapılacak küçük bir yaratıcı dokunuş büyük bir değişimin kıvılcımı neden olmasın?
Duygular yaşamın rengidir ve duyguların olmadığı simsiyah bir yaşam düşünülemez.
Duygular yokmuş gibi davranınca duygular yok olmaz ve hatta duygular yok sayıldıkça, yok sayılan o duygular kendini ortaya koymak için tuhaf şeyler yapabilir.
Duygular vardır ve insan sosyal bir varlık olarak sadece kendisinin değil başkalarının duygularını da göz önüne almak zorundadır.
Güzel haber şu ki, duygusal ve sosyal zeka geliştirilebilir. Daha güzel haber şu ki yaratıcı drama ile duygusal ve sosyal zekayı geliştirmek için tasarlanmış bu atölye var; duyguları açığa çıkaran, açığa çıkan duygulara dokunan, sosyalleştiren, sosyalleştirirken öğrenme sağlayan bir atölye…
Hayatın içinde, hayattan istediklerimizi zorlamadan ve zorlanmadan elde edebilmemiz için bazı becerilere ihtiyacımız var.
Hayatın her alanında hak ettiklerimizi mi, yoksa hak iddia ettiklerimizden müzakere edebildiğimiz kadarını mı alırız?
Müzakerede küçük kırılma anları olumlu ya da olusuz karar oluşumunda belirleyicidir. O anları yakalamak ve kararın olumlu olması yönünde dokunuşlar yapmak için yaratıcı olmaya çok ihtiyacımız var.
Bu atölyede bu dokunuşları deneyimliyoruz, daha ikna edici olmak ve müzakere masasından kazanarak ve kazandırarak kalkmak için…
Hızlı değişim karşısında aynı kalmamak ve aynılaşmamak için kendimizi, kurumumuzu, ürünlerimizi, hizmetlerimizi, sistemlerimizi vb. yenilemeye ihtiyacımız var.
Bunun için de tüm yaşamımıza daha yaratıcı bakmaya!
İnsanların yaşamlarına daha yaratıcı bakabilmesi için, yaratıcılığın ve yaratıcı düşünmenin ne olduğunu ve bazı temel yaratıcı düşünme tekniklerini bilmesi gerekir. Aslında bu, yaratıcı diye bildiğimiz kişlerin ya da toplulukların bilerek ya da bilmeyerek uyguladığı teknikleri bilmekle ilişkilidir.
Yaratıcı yaşam için yaratıcı drama atölyesinde 3 gün boyunca, yaşama daha yaratıcı bakmayı deneyimliyoruz.
Her şeyin başladığı bir yer varsa eğer, o başlangıç noktasının sınırları konfor alanımızın hemen dışında bir yerde başlıyor.
Her şey bir adıma bakıyor haliyle, ama basit bir adıma değil. Konfor alanının dışına doğru atılmış, bazen zor ve zorlayıcı bir adıma. Ve o adımı atarken daha sormaya başlıyoruz «acaba» diye. Sormaya ve sorgulamaya devam ediyoruz. Çünkü insanlık sorarak ve sorgulayarak ilerliyor…
Her şeyin bu kadar hızlı aktığı, değişimin çok hızlı olduğu bu dünyada belki de bir konfor alanımız hiç olmamalı. Ne dersiniz?
Eleştirel Düşünme atölyemiz bu soruya «evet» diyenler için.
Çelişkiler ilerletir. Elbette ilerlemek isteyeni….
Yaratıcı dramada küçük yaşantı deneyimleri yaşarız. İçine girdiğimiz dramatik durumların canlandırılması öğrenmeyi sağlar. Yani yaşarken öğreniriz.
Sözün kısası bu atölyede strese girer, olumlu sonuçlarla çıkarız.
Hep peşinde geçecek ömrümüz ve hep peşimizde olacak zaman.
Gün 24 değil 48 saat olsaydı peki? Yeter miydi?
«Herkesin işi acil kardeşim, geç sıraya!» diyen bir görevli karşısındaymış gibi boynu bükük hissettiğiniz oluyor mu kendiniz?
Beş parmağınızda beş işi aynı anda yapmak mı marifet?
Yaratıcı çözümleri yaşamın bir parçası haline getirmek için çemberin içine giriyoruz bu atölyede…
Bir şeyin adını koymazsak, o şeyi yok sayabiliyor muyuz? Mesela, kuşaklar arasındaki farklılıklara dair kafa yormayınca, çatışma ortadan kalkıyor mu?
Peki bir şeyin adını yeni koymak, o şeyi yeni yapar mı? Mesela, kuşak çatışmaları çağımızın bir musibeti mi yoksa binlerce yıllık insan sosyolojisinin tezahürü mü?
Yeni kuşakları kazanamayan kurumlar, geleceklerini riske atıyor. Eski kuşakları kaybedenler ise birikimlerini…
O halde her yaştan çalışanın birlikte büyümesi için daha yaratıcı çözümlere ihtiyacımız var!
İnsan dünyayı değiştirerek anlar, anlayarak değiştirir.
Değişim, bir deneyimdir. Liderlik ise deneyimlerin toplamından biraz daha fazlasıdır. Liderlik değişme ve değiştirme iradesidir!
Dolayısıyla yaratıcılık yoksa, liderlik de yoktur.
Yaratıcılık, yapmaksa, lider yaparak, yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenir.
Biz de bu atölyede tam olarak bunu yapıyoruz. Deneyimliyoruz! Liderliği…
İşi mi bilmek önemli iletişimi mi? Çalışmalar hep aynı şeyi söylüyor, işi yönetecek birini bulmak her zaman mümkün, önemli olan ilişkileri yönetebilecek birini bulabilmek.
Müşteriyi elde tutmak, yeni müşteri bulmak, bir projeyi sonlandırmak, yeni projeye heyecanla başlamak, mutlu bir ofis ortamında olmak, işe heyecanla gelmek… İşte bunlar hep iletişim ve ilişki yönetimi!
Ufacık yaratıcı bir dokunuş bile bütün ilişkiyi ve iletişimi baştan aşağı değiştirir her zaman.
Bu atölye yaratıcı dokunuşları çoğaltmak için tasarlandı!
Karşımıza çıkan problemler, ilerlemenin, ilerleme çabasının sonucudur. İlerlemiyorsanız problem yok!
Ya da şöyle söyleyelim, insan problem çözerek ilerler, ilerledikçe yeni problemlerle karşılaşır. O halde karşılaştığımız sorunlara birer engel olarak değil, basamak olarak bakmak bile başlı başına bir hayli değerli.
Çok büyük görünen pek çok problemin çözümü o kadar da büyük değildir ama o problemi çözmenin önemi ve etkisi büyüktür.
Çözüm, yaratıcılıktır. Yaratıcılık da çözüm…
Konfüçyüs der ki;
«Bende bir elma var sende bir elma var. Ben sana bir elma verdim, sen bana bir elma verdin; sende bir elma oldu bende de bir elma oldu; bir şey değişmedi. Sende bir bilgi var bende bir bilgi var. Sen bana bir bilgi verdin, ben sana bir bilgi verdim; sende iki bilgi oldu bende iki bilgi oldu. Yani çok şey değişti.»
Bu atölyede bütün elmaları bir bilgi ile birleşitirip çoğaltıyoruz. Ortaya yaratıcı bir takım çıkıyor. Sonra bütün takım bir araya gelip hep beraber elmaları afiyetle yiyoruz.
Fikre ne mi oluyor? Ekip çoktan hayata geçirdi onu…
Gün içinde onlarca fikir gelip geçer aklımızdan. Bunların bazılarını fark etmez, fark ettiklerimizin çoğunu hatırlamayız bile.
Farklı, orijinal, yenilikçi, yaratıcı, iyi fikirler başlangıçta kabul edilmez genellikle. Hatta bazı örneklerde görüldüğü gibi, yok edilmeye çalışılır.
O halde fikir kadar onun insanlara anlatılmasının da yaratıcı olması gerekiyor.
Fikriniz varsa, bu atölye de onu yaratıcı bir şekilde sunmak için var.
«Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.»
Hazırlanmış harika bir rapor, geliştirilmiş çok önemli bir proje, özenle ve özel olarak tasarlanmış bir ürün, yaratıcı ve yenilikçi bir fikir vb. sadece karşınızdakine etkili bir şekilde sunulamadığı için çöpe gidiyorsa, sunumlarınıza yeniden yaratıcı bir gözle bakma zamanınız gelmiş demektir.
Sunumunuza yapılacak küçük bir yaratıcı dokunuş büyük bir değişimin kıvılcımı neden olmasın?
Duygular yaşamın rengidir ve duyguların olmadığı simsiyah bir yaşam düşünülemez.
Duygular yokmuş gibi davranınca duygular yok olmaz ve hatta duygular yok sayıldıkça, yok sayılan o duygular kendini ortaya koymak için tuhaf şeyler yapabilir.
Duygular vardır ve insan sosyal bir varlık olarak sadece kendisinin değil başkalarının duygularını da göz önüne almak zorundadır.
Güzel haber şu ki, duygusal ve sosyal zeka geliştirilebilir. Daha güzel haber şu ki yaratıcı drama ile duygusal ve sosyal zekayı geliştirmek için tasarlanmış bu atölye var; duyguları açığa çıkaran, açığa çıkan duygulara dokunan, sosyalleştiren, sosyalleştirirken öğrenme sağlayan bir atölye…
Hayatın içinde, hayattan istediklerimizi zorlamadan ve zorlanmadan elde edebilmemiz için bazı becerilere ihtiyacımız var.
Hayatın her alanında hak ettiklerimizi mi, yoksa hak iddia ettiklerimizden müzakere edebildiğimiz kadarını mı alırız?
Müzakerede küçük kırılma anları olumlu ya da olusuz karar oluşumunda belirleyicidir. O anları yakalamak ve kararın olumlu olması yönünde dokunuşlar yapmak için yaratıcı olmaya çok ihtiyacımız var.
Bu atölyede bu dokunuşları deneyimliyoruz, daha ikna edici olmak ve müzakere masasından kazanarak ve kazandırarak kalkmak için…
Hızlı değişim karşısında aynı kalmamak ve aynılaşmamak için kendimizi, kurumumuzu, ürünlerimizi, hizmetlerimizi, sistemlerimizi vb. yenilemeye ihtiyacımız var.
Bunun için de tüm yaşamımıza daha yaratıcı bakmaya!
İnsanların yaşamlarına daha yaratıcı bakabilmesi için, yaratıcılığın ve yaratıcı düşünmenin ne olduğunu ve bazı temel yaratıcı düşünme tekniklerini bilmesi gerekir. Aslında bu, yaratıcı diye bildiğimiz kişlerin ya da toplulukların bilerek ya da bilmeyerek uyguladığı teknikleri bilmekle ilişkilidir.
Yaratıcı yaşam için yaratıcı drama atölyesinde 3 gün boyunca, yaşama daha yaratıcı bakmayı deneyimliyoruz.
Her şeyin başladığı bir yer varsa eğer, o başlangıç noktasının sınırları konfor alanımızın hemen dışında bir yerde başlıyor.
Her şey bir adıma bakıyor haliyle, ama basit bir adıma değil. Konfor alanının dışına doğru atılmış, bazen zor ve zorlayıcı bir adıma. Ve o adımı atarken daha sormaya başlıyoruz «acaba» diye. Sormaya ve sorgulamaya devam ediyoruz. Çünkü insanlık sorarak ve sorgulayarak ilerliyor…
Her şeyin bu kadar hızlı aktığı, değişimin çok hızlı olduğu bu dünyada belki de bir konfor alanımız hiç olmamalı. Ne dersiniz?
Eleştirel Düşünme atölyemiz bu soruya «evet» diyenler için.
Çelişkiler ilerletir. Elbette ilerlemek isteyeni….
Yaratıcı dramada küçük yaşantı deneyimleri yaşarız. İçine girdiğimiz dramatik durumların canlandırılması öğrenmeyi sağlar. Yani yaşarken öğreniriz.
Sözün kısası bu atölyede strese girer, olumlu sonuçlarla çıkarız.
Hep peşinde geçecek ömrümüz ve hep peşimizde olacak zaman.
Gün 24 değil 48 saat olsaydı peki? Yeter miydi?
«Herkesin işi acil kardeşim, geç sıraya!» diyen bir görevli karşısındaymış gibi boynu bükük hissettiğiniz oluyor mu kendiniz?
Beş parmağınızda beş işi aynı anda yapmak mı marifet?
Yaratıcı çözümleri yaşamın bir parçası haline getirmek için çemberin içine giriyoruz bu atölyede…
Bir şeyin adını koymazsak, o şeyi yok sayabiliyor muyuz? Mesela, kuşaklar arasındaki farklılıklara dair kafa yormayınca, çatışma ortadan kalkıyor mu?
Peki bir şeyin adını yeni koymak, o şeyi yeni yapar mı? Mesela, kuşak çatışmaları çağımızın bir musibeti mi yoksa binlerce yıllık insan sosyolojisinin tezahürü mü?
Yeni kuşakları kazanamayan kurumlar, geleceklerini riske atıyor. Eski kuşakları kaybedenler ise birikimlerini…
O halde her yaştan çalışanın birlikte büyümesi için daha yaratıcı çözümlere ihtiyacımız var!
İnsan dünyayı değiştirerek anlar, anlayarak değiştirir.
Değişim, bir deneyimdir. Liderlik ise deneyimlerin toplamından biraz daha fazlasıdır. Liderlik değişme ve değiştirme iradesidir!
Dolayısıyla yaratıcılık yoksa, liderlik de yoktur.
Yaratıcılık, yapmaksa, lider yaparak, yaşayarak ve deneyimleyerek öğrenir.
Biz de bu atölyede tam olarak bunu yapıyoruz. Deneyimliyoruz! Liderliği…
İşi mi bilmek önemli iletişimi mi? Çalışmalar hep aynı şeyi söylüyor, işi yönetecek birini bulmak her zaman mümkün, önemli olan ilişkileri yönetebilecek birini bulabilmek.
Müşteriyi elde tutmak, yeni müşteri bulmak, bir projeyi sonlandırmak, yeni projeye heyecanla başlamak, mutlu bir ofis ortamında olmak, işe heyecanla gelmek… İşte bunlar hep iletişim ve ilişki yönetimi!
Ufacık yaratıcı bir dokunuş bile bütün ilişkiyi ve iletişimi baştan aşağı değiştirir her zaman.
Bu atölye yaratıcı dokunuşları çoğaltmak için tasarlandı!
Karşımıza çıkan problemler, ilerlemenin, ilerleme çabasının sonucudur. İlerlemiyorsanız problem yok!
Ya da şöyle söyleyelim, insan problem çözerek ilerler, ilerledikçe yeni problemlerle karşılaşır. O halde karşılaştığımız sorunlara birer engel olarak değil, basamak olarak bakmak bile başlı başına bir hayli değerli.
Çok büyük görünen pek çok problemin çözümü o kadar da büyük değildir ama o problemi çözmenin önemi ve etkisi büyüktür.
Çözüm, yaratıcılıktır. Yaratıcılık da çözüm…
Konfüçyüs der ki;
«Bende bir elma var sende bir elma var. Ben sana bir elma verdim, sen bana bir elma verdin; sende bir elma oldu bende de bir elma oldu; bir şey değişmedi. Sende bir bilgi var bende bir bilgi var. Sen bana bir bilgi verdin, ben sana bir bilgi verdim; sende iki bilgi oldu bende iki bilgi oldu. Yani çok şey değişti.»
Bu atölyede bütün elmaları bir bilgi ile birleşitirip çoğaltıyoruz. Ortaya yaratıcı bir takım çıkıyor. Sonra bütün takım bir araya gelip hep beraber elmaları afiyetle yiyoruz.
Fikre ne mi oluyor? Ekip çoktan hayata geçirdi onu…
Gün içinde onlarca fikir gelip geçer aklımızdan. Bunların bazılarını fark etmez, fark ettiklerimizin çoğunu hatırlamayız bile.
Farklı, orijinal, yenilikçi, yaratıcı, iyi fikirler başlangıçta kabul edilmez genellikle. Hatta bazı örneklerde görüldüğü gibi, yok edilmeye çalışılır.
O halde fikir kadar onun insanlara anlatılmasının da yaratıcı olması gerekiyor.
Fikriniz varsa, bu atölye de onu yaratıcı bir şekilde sunmak için var.
«Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.»
Hazırlanmış harika bir rapor, geliştirilmiş çok önemli bir proje, özenle ve özel olarak tasarlanmış bir ürün, yaratıcı ve yenilikçi bir fikir vb. sadece karşınızdakine etkili bir şekilde sunulamadığı için çöpe gidiyorsa, sunumlarınıza yeniden yaratıcı bir gözle bakma zamanınız gelmiş demektir.
Sunumunuza yapılacak küçük bir yaratıcı dokunuş büyük bir değişimin kıvılcımı neden olmasın?
Duygular yaşamın rengidir ve duyguların olmadığı simsiyah bir yaşam düşünülemez.
Duygular yokmuş gibi davranınca duygular yok olmaz ve hatta duygular yok sayıldıkça, yok sayılan o duygular kendini ortaya koymak için tuhaf şeyler yapabilir.
Duygular vardır ve insan sosyal bir varlık olarak sadece kendisinin değil başkalarının duygularını da göz önüne almak zorundadır.
Güzel haber şu ki, duygusal ve sosyal zeka geliştirilebilir. Daha güzel haber şu ki yaratıcı drama ile duygusal ve sosyal zekayı geliştirmek için tasarlanmış bu atölye var; duyguları açığa çıkaran, açığa çıkan duygulara dokunan, sosyalleştiren, sosyalleştirirken öğrenme sağlayan bir atölye…
Hayatın içinde, hayattan istediklerimizi zorlamadan ve zorlanmadan elde edebilmemiz için bazı becerilere ihtiyacımız var.
Hayatın her alanında hak ettiklerimizi mi, yoksa hak iddia ettiklerimizden müzakere edebildiğimiz kadarını mı alırız?
Müzakerede küçük kırılma anları olumlu ya da olusuz karar oluşumunda belirleyicidir. O anları yakalamak ve kararın olumlu olması yönünde dokunuşlar yapmak için yaratıcı olmaya çok ihtiyacımız var.
Bu atölyede bu dokunuşları deneyimliyoruz, daha ikna edici olmak ve müzakere masasından kazanarak ve kazandırarak kalkmak için…
Yaratıcı Yaşam Atölyeleri, eğitim sosyolojisi ve yetişkin eğitimi uzmanı Ömür Doğan tarafından hazırlanmıştır.
Tamamı işletmenizin ihtiyacına göre ve yaratıcı drama tekniği ile özel olarak geliştirilmiş beceri eğitimleridir.
– Kurumunuzun ihtiyacına göre özgün ve katılımcı merkezli eğitim atölyeleri üretiyoruz.
– Eğitimlerde yaşantı deneyimleri sunuyor, çalışanlarınızda kalıcı öğrenme sağlıyoruz.
– Slayt kullanmıyor, ders anlatmıyoruz, yaşayarak öğreniyoruz.
– Eğleniyor, mutlu oluyor ve öğreniyoruz.
– Eğitim değerlendirmelerini koçluk teknikleriyle birleştiriyoruz.